25 Ocak 2010 Pazartesi

0

Bir sevgi ifadesi miydi dayak?

Arada bi poposuna şaplak yeme haricinde fiziksel şiddet görmemiş bi insanım. Ve zaten, o şaplaklara da şiddet demek için hakikaten hiç dayak yememiş olmak gerekiyor. Şimdi ben bu girizgahı niçün yaptım? Cevap: İnsan kendi evinde bi şiddet gösterisine yine de şahit olabilir, ve çaresiz kalabilir. Bunu anlatacam, mevzu bu yani..

Kaç zaman öncesi önemli değil, çok olmadı zira. Mevzuya malzeme teşkil eden türkücü delikanlı ve sevgilisinin kim oldukları da zerre önemli değil. Onlardan da çok var zaten. Çok mu ünlüydü kimdi diye merak edecek bi şey de yok, ortalık yarı ünlüden geçilmiyor. Bunlar çeyreklik zaten. (Ve hatta şu soru cevap sitesinden sonra aydım ki, kendini ünlü sanan bi ton sanal şahsiyet varmış meğer. Günlerce abuk sabuk sorulara cevap vereni bile var. Akıl fikir ne diyim..)

Neyse yav, anlatacağım hikaye tarafımdan biraz süslenecek, biraz törpülenecek ve galiba biraz da boşlukları keyfime göre doldurulacak. Yani ben boşuna kafam kalmadı falan demiyorum canlarım, bazı şeyleri unutmak ruh sağlığına fevkalade faideli oluyor malum. O bakımadan, hakikaten bellekten kaydını sildiğim ayrıntıları neydi acep diye rica minnet geri çağrmaktansa, uydurmayı tercih edeceğim. Bilgilerinizee..

Mevzu:

Ben bu türkücü delikanlıyla keyfimden tanışmadım. İş vs. tanıştık bi şekilde. Sonra program ekibinden bi arkadaşla acayip kaynaştı bunlar, birlikte takılıyorlar falan.. Biz de muhabbetlerine karışıyoruz böyle zaman zaman. İşte bi akşam çıkalım birlikte, gidip abiyi dinleyelim vs. Len o değil de, bunun mekanında halay bile çektiğimi hatırlıyorum hayal meyal. Şimdilerde çok ama çok mesafeli bir ilişki yaşadığım caanım rakının bi sakin durmamasıyla ilintiliydi sanıyorum. Da, neyse geçeyim bunu ben..

Elbette ki esmer bi vatan evladı olan bu türkücünün bir de sevgilisi var, tanışıyoruz onunla da. Kız hayli genç ve güzel bi sarışın. Hayli genç derken, hakikaten çok genç. 19 yaşında. Ama nasıl aşık adama anlatılır gibi değil, ben de zaten anlatmaya niyet dahi etmeyecem. Böyle ağzının içine bakıyor.. Şimdi düşünüyorum (bi zahmet) ne bok yemeye bunlarla öyle gayet samimi olmuşum anlamıyorum. Eşşek saatine denk gelenlerden (ki, bende çok var.)

Bi akşam evdeyim, tatil olduğumuz nadir zamanlardan bi güzel gün geçirmişim yaya yaya. Ve zerre yerimden kıpırdayacak halim yok. Şimdi burada gereksiz özel hayat ayrıntısı vermeyeyim, şartlar öyle uygun görmüş diyeyim, yalnızım evde. Hayat güzel, kanepem güzel, dinlenmişim uyumuşum falan ben de güzelim.. Böyle bi huzur ortamı tesis edilmiş, geceye teslim edecek nöbeti falan derken: Telefon! Ya işte gel sıkılmadın mı bütün gün evde, bi içeriz muhabbet vs. Bak şeyler de var burda, hatta şunlar seni sordu dur bi arayalım gelsin süper olur falan dedik.. diyeee gereksiz uzayan anons metni kıvamında bi davet. Evet anacım, arayan türkücü kardeşimiz.

Hayır şimdi yine düşünüyorum (ve hakikaten zahmet oluyor) şunu diyorum özüme: Keşke gitseymişsin. Keşke! Yok kesin yerimden kıpırdamam, siz eğlenin benden de herkeşlere selam edin dedim, bana tamam ya madem öyle o tarafa geçeriz belki uğrarız sana dediler. Dediler, çünkü teli bi ara sevgilisi aldı, o yumurtladı zaten bu uğrama işini. Yarım ağız ha iyi olur uğrarsınız dedim ama hiç ihtimal vermiyorum ki bunlar karşıdan bu yakaya geçecek de gecenin bi yarısı bana gelecekler.

Bakın buradan içkiyi ağzı haricinde başka bi yerleriyle içen herkese sesleniyorum: Zıkkım için lan! Bu yazının mesajı budur, araya alıyım dedim.

Geldiler. Yani şu hayatta yok kesin olmaz deyip de elime olmuşu verilen en boktan şeydir bu. Neydir diye sorma istersen okuyucu. Bunlar böyle iki kişi, gecenin bi yarısı sallana sallana daldılar içeri. Budur. Biri kanepeye yayıldı diğeri banyoya kapandı. sarhoşluktan başka bi şey de var hallerinde. Sinire kesmiş gibiler, anlamamak mümkün değil. Ve anlayışımı takdir etmeme bile fırsat vermeden kız banyodan ağlayarak çıktı. Geldi boynuma sarıldı! Tek kelime etmiyor, içini çeke çeke sarsıla sarsıla ağlıyor. Yahu ne yaparsın?

Nooldu diye sormanın zamanı değil, sorsan alacağın cevap bi naneye yaramaz. Neyse işte, teselli vs. bi su iç, dur bi kahve yapayım, istersen sen gel içerde bi uzan, kendine gel falan. Elimden gelenin bu olduğuna da şimdi bile inanamıyorum o ayrı. Hani son derece gereksiz bi saatte keyfimin içine etmeye gelmişler ya, ne halde oldukları bile umurumda değil. İkisinden de ayrı ayrı nefret ediyorum o an.

Tabii benim kıytırık önerilerin hiçbiri dinlenmedi. Sakinleşeceklerine iyice saykoya sardılar başladılar böyle ufaktan birbirlerine çemkirmeye. Mevzu da her yarı yaşında sevgili edinen vatan yiğidinin ateşle imtihanı kıvamında bi şey. Malum hadise: Kıskançlık..

Adamın işinden dolayı hani dersin çevresinde ilgi gösteren çok kadın olur, sevgilisi kıskanır falan.. bunlarınki o değil. Akşamki gruba sonradan ekleşmeler olmuş, efenim bunlardan bi yarma kıza sarkmış (sarkmadı diyor kız, kibarlık etmiş, sohbet etmiş..) türkücü de dellenmiş. Peki bu mevzu neden ta karşı yakadan benim evime taşınmış diye sual edecek oldum, yani bi ton zaman geçmiş lan manyak mısınız nesiniz.. Yok ama konu aslında tam olarak o da değilmiş vs. vs.. Kız evine gitmek istememiş, beni bilmem kime bırak orada kalacam demiş. Bunlar geçmişler bu tarafa, e hani bilmem kime bırakacaktın kızı derken, gel Peri salağına uğrayalım demişler. Gecenin o vakti ve o kafayla üzerinde anlaştıkları tek şeyin bana gelmek olmasını kıvıran kadere an itibariyle de küfür ediyorum, kayıt düşülsün.

Sonra bi kavgaya başladılar, sonra kavgaları büyüdü. Ama hakikaten gözümün önünde gelişip serpildi dana gibi oldu o kavga. Sesler yükseliyor el kol bi rahat durmuyor ve kesinlikle ne yaptıklarının ne söylediklerinin farkında değiller. Ayıkken sarhoş kavgası izlemek kadar beter bi şey yok. Sanki ben kayıtsız kaydeden bir kameraya dönüşmüşüm, bi ona dönüyorum bi buna. O kadar kısa bi süre içinde patladılar ki, orada bende de film kopmuş. Aklımda kalan, bu türkücü ayısının kıza sille tokat daldığı. Kızı koridorda sürükledi saçlarından çeke çeke.. burnu kanamaya başladı kandan izi dolanıyor peşi sıra.. Ben çaresizliği deprem zamanı Yalova'da Gölcük'te öğrenmiştim.. Yapacak hiçbir şey olmamasının, sadece izliyor olmaın çaresizliğini. İzlensin diye çekiyor olmanın ama o kokuyu kayıt altına alıp da izleyenlere solutamamanın çaresizlğini.

Bir de işte böyle evimde, alakasız iki insan sayesinde öğrendim.

Sonra ne oldu?

Siktir olup gittiler evimden. Barışarak! (Barışma faslında anlatılacak pek bi şey yok. Adam özür diledi, kız affetti. Ve galiba kıskançlık sebebiyle yediği dayaktan gurur duydu. Sevildiğini anladı. Biz böyle anlıyorduk ya sevildiğimizi..)

Görüştüm mü sonra?

Evet, bi iki kere rastlaştım diyeyim. Sessizce sözleşmişiz gibi, kimse kimseyi bir daha aramadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top