21 Temmuz 2010 Çarşamba

0

Nasıl yaşlanmalıyım? (1)

Bugün bi vesileyle (bi vesile: yeni oylanmış eski bir entry) Sözlük’te “ne yazmışım la ben?” karıştırması yaptım.

Sonucu açıklıyorum: Emekli lise öğretmeni Müberra hanımın sözlük hesabımı bazı bazı ele geçirdiğinden kuşkulanıyorum. Hani böyle kocaman bir parmaktan müteşekkil, katı, anlayışsız, ezberci ve notu kıt hocalar olur ya, işte onun gibi bi Müberra hanım var, emekliliği gelmiş geçmiş ama o geçmemiş.. sonunda demişler ki “hocanımm artık hakikaten emekli olmanız gerekiyor, çocuklar korkuyor sınıfta öldünüz mü kaldınız mı falan.. bi anlayışlı olun yazık sabi sübyana:/” O da mecburen emekli oluyor ve sürekli bilgisayar başında bi şeyler yazarken gördüğü torununa diyor ki “ne yazıyorsun evladım öyle?”, torunu da diyor ki “of ya anaanee sözlük diye bi yer var oraya işte yeaa.” Müberra hanım da durur mu hemen şey diyor: “Bi bakayım?”

Sonra oluyor bi şeyler bi şeyler veee.. Emekli lise öğretmeni Müberra hanım benim sözlük hesabımı ele geçiriyor. Ama öyle el koymalık falan değil. Bazen girip yazıp çıkıyor. Kafası bozulunca dersler veriyor, ahkam kesiyor, böyle tane tane açıklıyor karşısında pek de cevval olmayan öğrencileri varmış gibi.

Bu şekil hadiseler olduğunu sanıyorum. Çünkü öyle yazılar okudum ki bugün, kendimden korktum. Aklım uçtu lise sıralarına gitti, elime koluma tebeşir tozları bulaştı, kara kaplı not defteri “oo kimler gelmiş!” dedi, öndeki Sersem Mahmut’un gölgesine sindim, sıranın altına gıdım gıdım kaydım, eteğim sıyrıldı, yan sıradaki Cemal ile adını hiç öğrenmediğim upuzun çocuk gözlerini aynı anda bacağıma dikti, ben Cemal’e “öküz!” dedim. Sonra zil çaldı oh be teneffüs diye zıpladım, meğer çalan şeyin zil sesiyle alakası bile yokmuş.. bildiğin nıynırı nıy cep melodisi.

Şimdi durum şudur ki: Ben böyle yaşlanmak istemiyorum. Bu kadar katı, bu kadar dört köşe çerçeveli, bu kadar tahammül fakiri.

Oysa ki: Ben milleti üstüme güldüre güldüre, güle güle yaşlanmak istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top