23 Ağustos 2010 Pazartesi

0

Peki ya Facebook hakkında ne söyleyecektiniz Pericim?

... 2007, ilk ayları ...

"Süper bi şi buldum sen de gelsene"

Ömrün bir anında fena halde asosyal olmaya karar verince, gereğini de yerine getirmek gerekiyor: Arkadaşların birer birer yok olmasına alışacaksın. Kalan sağlar benimdir diye avunmaya bile mahal vermeden birer birer de sen azaltacaksın. Sürekli kıpraşan bir çevreyle asosyal falan olunmuyor çünkü. Benim yaptığım da buna benzer bir şey oldu. Ama galiba ayarı kaçırmışım, bi baktım çevre diye kala kala bir (1) adet kuzen kalmış.

Süper bi şi bulup davetiye çıkararan muhterem de bu kuzenimdi işte. Bulduğu şey de, malum üzre: Facebook

Üye oldum, arkadaş diye bir kuzen var bir de kardeşi diğer delikanlı kuzen. Şöyle bi kişisel angutluk tarihime baktım, ve bundan daha salakça bir şey olmadığına karar verdim. İki kuzenimle iletişmek için elin sitesinde ne işim vardı? Hayır bir de şöyle bir durum mevcut: Millet hiç değilse internet sosyali olurken, ben neden bunun yakınından bile geçmiyordum? İnternet asosyali diye bi şey varsa eğer, o bendim.

İşte bu hayli karamsar aylarda bir mesaj ve yanında bir arkadaşlık talebi ile şenlendim. 8 aylık bir program için iki ay kadar önce ABD'ye giden bir arkadaşım bana "hoşşgelldinn:)))" diyordu. Öyle bi diyordu ki facebook onun sandım, bir de teşekkür ettim galiba. (Geçmiş zaman ve her bi şeye geç kalmış bi hafıza.. anca bu kadar hatırlıyorum.)

Şimdi biraz ileri sarıyorum zamanı. 2007, son ayları olsun misal:

Artık kendi halinde eli yüzü düzgün bir arkadaş listem vardı. Eski işimden arkadaşlar, eski sözlüğümden arkadaşlar, son okulumdan arkadaşlar, bir adet kardeş, ve iki kıdemli kuzen. Ama bende mekana bi bağlılık olsun, ne bileyim bir fotoya yorum yazma olsun bi şeyler ekleme falan olsun kayda değer bir faaliyet yok. Birkaç gruba üye olmuşum, saksı içinde böcürt kıvamında bi şeyler yetiştirmişim, yumurta, rakı, çiçek, himini falan yollamışım millete. Hepsi bu.

Facebook'ta ilkokul arkadaşını bulmak, benim akranlarım için zaten hayal. Teşebbüs etmeye bile gerek yok. (İtiraf ara notu: Birini bile hatırlamıyorum yeminle. Ve bu hatırlamama hali, insanın yaşlandığını anladığı ana bile denk gelmiyor anasını satim. Bunadım zaar.) Neyse geçeyim bu faslı asıl mevzuya geleyim.. Önce maillimde gördüm, biri sizi arkadaş olarak ekledi falan diyor, kimdir diye isme boş boş bakıyorum öyle. Facebook'a girdim baktım, gayet tanıdık bi kafa bana bakıyor. Yalnız bu kafanın saçları yok gibi sanki? Yanlarda var gibi de, nebleyim ben bu kafayı böyle hatırlamıyorum ki?

Sonunda isim ve yüz yıllar öncesinden bir vatan evladıyla örtüştü belleğimde. Lan?? Bu benim üniversiteden arkadaşım Metin değil mi? De-ğil miiğğ??

-- Kaç yıla bölmem gerekir ki anıları, elde kalan "ne ki şimdi bu?" olmasın? --

Hayır şimdi "facebook anılarımı çaldı, hayallerimi yıktı" sitemine sardırmayacam. Tamam kabul ediyorum, Metin'in açtığı tünelden arkadaş listeme dolan bütün bir dönemi ilk gördüğümde ben de bu sitenin feysine de bukuna da saydırdım bi fasıl ama.. çabuk geçiyor o hüsran demleri. Hem kuzum, ne gereği var? Kutsal anılar mı biriktirdik işte hayatınız'a fon olsun diye, ya da, o anıların yeri aslında annelerimizin kimsecikleri sokmadığı misafir odaları mıydı? Tozunu alıp havalandırıp çekip gitmiyor muyduk belleğimizin sergi saraylarından? (Bi cümle daha devirirsem allah belamı verecek onu anladım, sustum.)

Şimdi benim zaman makinemdir bu site. Eskiye ve yeniye ve hatta geleceğe sefer düzenliyor ben istedikçe.


Mahcup notlar:


Bi aralar Farmville’e fena takmıştım.

Ve asıl büyük haber şu ki: İlkokul arkadaşımı buldum yahu daha ne?? Bulundum daha doğrusu. Kızın adını hatırlayana kadar öldüm bittim. Yüzden bi şey çıkarmam mümkün olmadı. Sonra eski okul bahçesi fotoğraflarından birini gönderdi.. İşte o an, nasıl güzel bir an idi, anlatmak mümkün değil. Sanki dün o bahçede tepişmişiz de soluk soluğa bir de poz vermişiz gibi, yüzleri ve sesleri hatırladım. Mutlu oldum, başka nasıl anlatayım ki..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top