14 Şubat 2011 Pazartesi

0

Çakma sevgili

Sevgililer günü hakkında kapsamlı bir çemkirme düşünüyordum ama ne oldu biliyor musunuz? : Üşendim :)

Onun yerine bir anımı gayet efendice anlattığım eski bir yazımı günün önemine binaen şuracığa iliştirmek istedim. Buyurunuz efenim:

"... Televizyonda program yapanların önünde sonunda başına gelen şey, kaçacak bi delik bulamadığımdan gelip beni buldu. Programın (kendi halinde bir kadın programı) yayınlanacağı gün sevgililer gününe denk geliyordu.Vve haliyle bizim de bu gayet anlamlı gün için program olarak kayda değer bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Hatta birkaç şey. Yaptık da: “O gece nasıl makyaj yapabilirsiniz”, “Sevgi yüklü hediyeler” vs. Bir de, o gece için önerilen bir mekan. Şık, romantik, şöyle sevgiliyle baş başa yemek yenecek, birbirinin gözlerinde ve sözlerinde derin anlamlar bulunacak bi yer. Yapımcımız tam da böyle bir mekan bulmuş, çekim için gün ayarlamış amma ve lakin çekimin yapılacağı saati pek de göz önüne almamıştı.

Sabah saat 10’da ekibi toparlayıp çekime gittim. Ekip dediğim kameraman, ışıkçı ve ben. Yapacağımız iş güzel lezzetli bir yemek tarifi çekmek, mekanı tanıtmak ve sonunda “bu gece alın sevgilinizi, eşinizi buraya gelin.. o özel adama sizin de bir sürpriziniz olsun” türü (şimdi okuyunca iğrendim ama hakikaten böyle bi şeyler söylemişiz) bi şeyler söylemekti.

Yemek tarifini çektik, sabah sabah boş masaları çektik. Manzara fena değildi, bir kadeh kırmızı şarabın ışıltısında Boğaz’ı çektik. Geriye çekecek bir şey kalmadı.

Bu tür yemek tarifi çekimlerinde adet olduğu üzere, hazırlanan yemeği şık bir sofrada ve mümkünse birileri tadına bakarken görüntülemek gerekiyordu. Ama o koca mekanda o saatte sadece birkaç çalışan bulunuyordu ve bunlardan hiçbiri kadın değildi. Sevgililer gününde "hadi alın sevgilinizi” nidaları eşliğinde bir masa dolusu erkek izlettirmek pek adil olmayacaktı. En önemlisi, vakit yoktu. Akşama kadar bitirmemiz gereken başka çekimler vardı ve ekip arkadaşlarım pratik çözümler konusunda çoktan uzman olmuşlardı.

Manzaraya en hakim olan masa düzenlendi, yemekler içkiler mumlar dizildi. Elimde bir kadeh, karşımda o mekanın bir çalışanı ile manalı manalı bakışıp duruyorum. Arada kadeh tokuşturup gülümsüyorum. İki laf edip sinirden gülme krizlerine giriyorum ve çekim tekrarlanıyor. Sonunda kabus bitiyor. Karşımdaki sevgili benden beter bir durumda. Adam kıvranıp duruyor “yav şimdi benim hanım bunu izleyecek” diye. Yani, el mahkum izleyecek tabii. Çalıştığı yerin 'televizyona çıkacağını' beyan etmiş zaten. Hanım izleyecek.

Sonra ne oldu bilmiyorum. Hanımı izledi mi, eşini sorgu suale çekti mi hiçbir fikrim yok. O günlerde 6 yaşında olan oğlumun karşısında bu çakma sevgiliyle ilgili kapsamlı bir ifade verdiğimi hatırlıyorum bi tek..."

Geçmişe not: Neden el kadar çocuk senin salak ötesi programını izlemiş ki!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top