15 Nisan 2011 Cuma

0

Sayıklama

"...Annem daha sonra 'o senin dediğine karabasan denir' demişti. Dedirtmek kadar büyük karabasan olmasın doktor, diyen bilir. Ben o gece tam 3 saatimi sadece karanlıkta geçirdim. Şimdi sen merak ediyor musun nedir bu 'sadece karanlık' diye? Aklına gelen her nedeni ele o zaman. Ve evet, geçici ya da (gördüğün üzre) kalıcı körlük gibi bir durum da yok. Sadece karanlık var. Sadece sözler gibi.

Doktor ben sana geldim ama sandığın gibi değil. Delirdim mi diye sormak için seni seçmezdim zaten. Annemin içi bi rahat etsin diye geldim. Ona de ki: 'İnkar edilen bir karabasandan mütevellit kendini ispat vakasının hiç de önem arzetmeyen sayıklamaları'

Hatta mümkünse ekle sonuna bir zahmet: 'Geçicidir' diye.

Aramızda kalsın madem, anlatayım sana o gece olanları:

Geç yatmıştım. hemen uyudum. Erken yatsaydım da hemen uyurdum. Bazen kendimi bir tür komando eğitimi almış gibi görüyorum doktor. Kafamı koyduğum an yastığa, uyuyabiliyorum. Uykuya susamış gibi.

Kalk! dendiğinde saat kaç olursa olsun, kaç saat uyumuş olursam olayım anında kalkabiliyorum. Bilincimin açılması iki saniye bile sürmüyor. Saniye saymanın yolu neydi? İçinden saymak gibiydi değil mi, binbir biniki diye. Neyse ne boşver. Yyudum ve uyandım onu diyecektim. Karanlığa ve seslere uyandım ben.

Canını sıkmak istemem doktor, demiştim ya hani aklına gelen her nedeni ele diye. Yok say. Unut gitsin. Hiçbiri benim nedenim değil. Beni o gece uyandıran neydi bilmiyorum ama bir şeyi çok iyi biliyorum, çok iyi hatırlıyorum: Saati! Evet saati. Saatin kaç olduğunu çok iyi biliyorum. İyidir o saat. Yılların alışkanlığı, uyandığımda saate bakarım. Bu saat bazen bildiğin saat gibi saat olur. Bazen cep telefonu, bazen kafamda tıklayan manyak. Bakarım ama, birinden birine illa ki bakarım. O gece de baktım. saat 3..

Sonrası karanlık.

Emin ol doktor, bu hikayenin balkonumdaki saksıda medeniyet kuran evren kaçkınlarıyla hiçbir ilgisi yok. Onlar ateşlerini yanında getirmişlerdi zaten. Tekerleği bulmalarına gerek yoktu. Mandrake'nin gözüne inen uzay gemisinden geriye kalanlardır onlar, ister inan ve istersen inanma. Tam 3 saatini 'sadece karanlık'ta geçiren birine koyar mı sanıyorsun?

Karanlıktan çıktığımda, yani yine saatin yanar dönerini, sokağın lambasını falan gördüğümde geçen zamanı anladım. Ben saymadım dakikaları 60 ve 60. Hesabı bende değildir saniyelerin, 60'ın falan. Bana sorsalar manyak mısınız nesiniz şunu 100 saniye 100 dakika 10 ay 10 gün yapın derdim. 60 ne?

Tam 3 altmış, sadece karanlık.

O geceden ve o karanlıktan sonra ben eski ben olamadım doktor. Artık karanlık benimle konuşuyor, artık her rengin seceresini, beni kütük diye belleyenler bana kaydediyor. Artık seslerin hükmünü sadece kutularında unuttuğum küpelerim tanıyor, iki kelam ediyor, selamını alıyor.

Dün gece bir kahve fincanını içindeki kahveyle barıştırdım. İkisini birlikte öldürdüm sonra. Parçalarını sorguya çektim kim yaptı lan bunu diye. Bu, beni o yaptı dedi, tam o anda anladım ki, bunu yapan sadece karanlıktı.

Anneme 'karabasan görmüş yok bi şeyi' de doktor. İstersen karabasanın bilimsel açıklamasını falan yap, inansın sana, üzülmesin durduk yere..."

Delirmedim notu: Valla sıyırmadım daha. Öylesine bi sayıklama.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top