30 Mart 2013 Cumartesi

0

Hıçk!


Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer demişiz zamanında,  Başbakan'dan gelsin o vakit: "Kardeşim vatandaşın bir kısmı içiyor mu? Buyursun içsin. Ama bir kısmı da içmiyorsa bırak o da içmesin. O seni niye rahatsız ediyor? Mahalle baskısı deniliyor ya, asıl mahalle baskısı bu ülkede 'ben içmiyorum kardeşim sen buyur iç' bu anlayışı sürdürenlere. Bunlara yapılıyor asıl mahalle baskısı. Sıkıntı burada." Sene 2008, mevsim sonbahar, mekan Kadıköy. Moda iskelesinde uygulanan içki yasağını protesto edenlere söylenirken.. aslında bu söylenmenin bir de devamı var ki, pek şahane ve şiirsel: "Bunlar hayatı o şişenin içinde görenlerdir."

Geliyoruz günümüze, ve Başbakan'dan "her yer bir gün Afyon olacak" kapsamında uygulamaya konulan içki yasaklarına getirdiği yorumu duyarken buluyoruz kendimizi: "Biz nasıl bir gençlik istiyoruz? Alkolik gençlik mi yetiştereceğiz? Bilimle, sanatla, sporla ilgilenen bir gençlik istiyoruz."

Ne güzel.

E peki nasıl olacak o iş? Sanata bilime uyguladığınız sansürle mi? Dünya klasiklerine reva gördüğünüz sansürle mi? Evrim teorisini yasaklayan Bakan beylerle mi? Sahne sanatlarını, misal baleyi aşağılayarak mı? Heykelleri "ucube" ilan edip kırıp atarak mı? Sanatın içine tükürerek mi? Nasıl olacak o iş?

Muhafazakar sanat diye bir çerçeve çizip, içini bi parça sanattan anlayan hiç kimsenin sanat ile yanyana getirmeyeceği bir tanımla doldurarak mı? Bak anlatmaya kalkınca bile olmuyor, olmaz çünkü.

Alkol alınınca sanatçı olunmuyor mu, iki tek atmış kafa, renklere notalara kelimelere seslere tasarımlara basmıyor mu? Hakikaten, hiç arkadaşlık etmez mi sanat ile içki? Alkol almakla, alkolik olmak arasında fark var, biz gençleri alkolik olmaktan koruyoruz diyorsanız, her yasağın bir alkolik yaratma potansiyeli olduğunu söylemek isterim ben de.

Haydi bunu da geçelim, neden her fırsatta içki içen insanları "alkolik" ilan edip hepsini aşağılıyorsunuz? Sizin, mükemmel insan iyi insan tanımlamanıza neden sadece dindar insanlar giriyor? Ne çok soru soruyorum değil mi? Oysa ki siz muhafazakarlar, sorulardan pek hoşlanmıyorsunuz.

Her neyse.. bu arada, meğer Diyanet İşleri Başkanı bey "İzmir'in dindarlığı farklı.. bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var" derken, meğer İzmir'e atanan müftünün meziyetlerini övüyormuş, ilim irfan sahibi bir zat diye. Boşuna alınganlık yaptık demek ki. Hay bin kunduz! Nasıl mahçup oldum anlatamam.

Hıçk!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top