28 Eylül 2013 Cumartesi

0

Blue Bloods ve Türkiye'deki töre cinayetleri

Daha önce izlememiştim, tekrarlarını izlerken denk geldim, meğer Blue Bloods üçüncü sezon bölümlerinden birinde konu Türkiye'deki töre cinayetleriymiş.

Şöyle bi şey: Dizide baş rolü Tom Selleck oynuyor. Kendileri New York City emniyet müdürü. Bunlar böyle ailece polisler zaten. Babası da zamanında emniyet müdürlüğü yapmış, üç polis oğlu ve bir de savcı kızı var. Aslında aman da çok güzel çok izlenesi bir dizi diyemeyeceğim ama boş vakit varsa, dizinin de gideri var.

Her neyse, gelelim bizim töre cinayetlerinin bu yılın başında yayınlanan bir bölüme nasıl konu olduğuna..

Bir senfoni orkestrasında çello çalan genç bi kadınla tanışıyoruz, kadının adı, Isabella Nassar. Kendisi Türkiye'den gelmiş ve ülkesine geri dönecek. Lütfen benim gibi kadının adına takılıp kalmayın, çünkü makul bir açıklamasını bulamadım. Yani bizim buralarda Isabella pek yaygın bi isim değil. Dizinin yazarları Türkiye'yi Güney Amerika'da mı zannediyorlar falan diye de bi düşündüm ama hayır bu da mantıklı değil, çünkü bir töre cinayeti haberi veren Türkçe bi gazete bulup gösteriyorlar, ayrıntılar gayet makul.

Bir gece bu kadın bir Amerikalı erkekle dışarı çıkıyor ve geceyi onunla geçiriyor. Sonra durumu fark eden "refakatçisi", gitti la kızın namusu diye derhal Türkiye'deki ailesine haber uçuruyor. Kadın öldürecekler beni! diye Türkiye'ye dönmek istemiyor ve konser sonrası bir konuşma yapan emniyet müdüründen yardım istiyor. 

Derken olaylar gelişiyor ve biz bu arada öğrenyoruz ki: "Türkiye'de namus cinayetleri son altı yılda on misli artmış." Başka ilginç şeyler de öğreniyoruz. Misal bizim kanunlar Birleşmiş Milletler'in zoruyla değişmiş, böyle töre cinayetlerine izin veren bi durumumuz yok. Ancak yine öğreniyoruz ki, meğer bizim derdimiz kanunlar değil, gelenekler. Genç kadın tek tek anlatıyor zaten başına ne geleceğini, neden geleceğini.

Sığınma isteğine ise ABD hayır demek zorunda. Çünkü öldürüleceğine dair kesin kanıt yok ve Türkiye incitilmemesi gereken önemli bi müttefik. Bu arada, Türkiye kadınının teslim edilmesini zaten istemiş resmi olarak.

Sonuç itibariyle merhametli emniyet müdürü sosyal ilişkilerini kullanarak sanatçıya kalıcı bir iş teklifi gelmesini sağlıyor ve hemen çalışma vizesi çıkarılıyor, kadının hayatı kurtarılıyor.

Şimdi..

Töre cinayetlerinin buradan kalkıp Amerika'da bi diziye mevzu olması iyi olmuş. Adı ister Isabella olsun, ister Ayşe, namus diye töre diye öldürülen her kadını temsil eder, hiç de dert olmaz. Bence buradaki asıl gariplik, töre cinayetlerinin bir Amerikan dizisinde işlenmesi değil, asıl garip olan şey, kızlarını namus diye öldürecek kadar töresine geleneğine bağlı bir ailenin, o kızın bir senfoni orkestrasında çello çalsın diye eğitim görmesine izin vermesi.

Garip olan bu aslında. Dizinin yazarları karakteri ABD'ye getirmek için böyle bi çözüm bulmuş olabilirler ama bizim öyle bir çözümümüz yok. Olsaydı, yani kızlarını sanatçı olarak yetiştirecek kadar açık fikirli olabilseydi aileler, töre cinayeti falan da olmazdı.

Ailelerin kendi evlatlarını namus diye öldürmeleri, her şeyi ezip geçen bir karanlıkla belki açıklanabilir. Utanılası bir cehaletle, gaddarlıkla, sevgisizlikle, saygısızlıkla açıklanabilir. Günahla, sevapla, gelenekle, kadını zaten mal olarak görüp kabul etmeleriyle açıklanabilir belki. Ancak böyle rezil bir zihniyetin, kızlarını sanat eğitimine göndermeleri açıklanamaz.

Dizide bu konunun ele alınması güzel, iyi hoş.. dünyanın hangi köşesinde izleniyorsa izlensin ve izleyen herkes de öğrensin ki Türkiye'de namus diye, töre diye bazı aileler çocuklarını öldürüyor. Tamam, konunun işlenmesinde çok acayip mantık hataları (bence) yapılmış falan ama.. olsun, önemli olan bu cinayetlerin duyurulması. Herkes duysun herkes bilsin, hiçbir sakıncası yok. Belki hakikaten bir canın kurtulmasına sebep olur. Bir ihtimal.

Hem şu da var, burası Türkiye, burada kadınları öldürmek için öyle alengirli bahanelere ihtiyaç yok. Baştan aşağı mantık hatasıyız zaten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top